Avrupayakası Mutlu Son Hizmeti Ebru
Avrupayakası Mutlu Son
Avrupayakası Mutlu Son Jack, uzun uzun iç çeker benzer biçimde, nefesini koyuverdi,
gözlerini açtı. İstediğini yapamamanın hırsı içinde, pırıl pırıl
mavi gözleri şimşekler çakıyor, bir delinin gözlerini
çağrıştırıyordu neredeyse. Diliyle kupkuru dudaklarını ıslattı,
uzun uzun inceledi sır vermeyen ormanı. Sonra usulcacık
gene ilerledi, gözlerini yere dikti, bir o yana bir bu yana baktı.
Sıcaktan da daha bunaltıcıydı ormanın sessizliği. Günün bu
saatinde, böceklerin vızıltısı bile duyulmuyordu. Ancak Jack,
alacalı bulacalı bir kuşu, ufak değneklerle yapılmış ilkel bir
Avrupayakası Mutlu Son
yuvadan kaçırınca, sessizlik paramparça oldu ve çok eski
çağların uçurumundan yükselmişe benzeyen haşin bir çığlık,
ormanda yankılandı. Bu çığlığı duyar duymaz, Jack da irkildi,
nefesi daralıyormuş benzer biçimde bir ses çıktı gırtlağından. Bir avcıdan
çok, ağaçların kargaşası içinde ürküp kalan maymunumsu
bir yaratığa benzedi bir an için. Sonrasında, domuzları izlemek
kaygısı, istediğini gerçekleştirememenin tedirginliği ağır
bastı; aç gözlerle ipucu aradı toprakta. Kurşuni gövdesinden
soluk renkli çiçekler çıkan bir ağacın yanında durdu, gözlerini
kapadı, yine içine çekti ılık havayı. Ve bir ara tıkanır benzer biçimde
oldu, hatta yüzü sarardı. Sonra kanı gene düzenli akmaya
başladı. Ağacın karanlığı altında, bir gölge gibi süzüldü,
çömeldi, ayaklarının dibindeki çiğnenmiş toprağa baktı.
Domuzların tersi hemen hemen soğumamıştı. Zeytin yeşili ve
pürüzsüz olan bu domuz pisliği, altüst edilen toprağa yığılmış,
hafif hafif tütüyordu. Jack başını kaldırdı, domuzların geçtiği
yeri kaplayan sürüngen bitkilerin esrarengiz yığınına dikti
gözlerini. Sonrasında mızrak olarak kullandığı sopayı havaya
kaldırdı, usulcacık ilerledi. Sürüngen bitkilerin ötesinde,
domuzların geçidi başlıyordu. İyice ezilen toprak bir fazlaca
geniş olduğu için, burası bir patika sayılabilirdi. Domuzlar
koşa koşa hep buradan geçtiklerinden, toprak sertleşmişti.
Jack doğrulunca, bir şeyin kımıldadığını gördü. Sağ kolunu
geriye salladı, mızrağı olanca gücüyle fırlattı. Domuzların
geçidinden, toynakların hızlı hızlı, sert sert toprağa vuruşu
duyuldu. İnsanı baştan çıkaran, deliye döndüren bir kastanyet
sesini çağrıştırıyordu bu; “yakında et yiyeceksin, söz veriyorum
sana” diyordu bu ses. Jack, bitkilerin arasından fırladı,
mızrağını kaptı. Domuzun ayak sesleri, uzaklaşıp duyulmaz
oldu.
Jack orada kalakaldı, kan ter içinde; kahverengi toprağa
bulanmıştı. Sabahtan akşama kadar av ardından koşmanın,
kimi zaman ümit veren, kimi vakit hayal kırıklığına uğratan
değişik vakaların, sanki damgasını taşıyordu üstünde. Domuzu
izlemekten vazgeçti küfrede ede
Son yorumlar